AKLALE

sıradan,ama özel

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Oğlum...

Yine sigara kokusuyla geldi oğlum eve..Üzülüyorum, kahroluyorum, dayanamıyorum..

Ah oğlum değer mi ya!!!Sen daha 10 aylıkken Köyceğize ilk tayinimiz çıktığında bronşit olmuştun, doktor ciğerlerinde sorun var demişti, ilk defa iğne verilmişti sana. İçim gidiyordu hemşire iğne yaptıkça..Ama ciğerlerine iyi gelecek diye sabrediyordum umutla..Kıyamıyordum ciğerlerine. Sen şimdi o ciğerlerine zevkle sigara dumanı dolduruyorsun değil mi oğlum.....

Çok hareketli bir çocuk olduğun için vücudunun her yeri yara ve dikişlidir senin..Yaz geldi mi mutlaka bir sakarlığın olur, hastanede alırdık soluğu.Yine bir yaz kuzeninle kan kardeşi olmak için jiletle elini derince kesmiştin de hastaneye zor ulaştırmıştık seni. Aşırı derece kan kaybediyordun ve kesik derindi..Acilde tüm hastaların önüne geçirmişti seni doktor ve o minicik bileğine 4 dikiş atılmıştı. Sargılı elini dokunmaya kıyamayarak günlerce pansuman yapmıştık. Bizim için hayatın merkezi olmuştu artık o kesik ve sargılı elin..Sen şimdi o dokunmaya kıyamadığım elinle sigarayı tutup içiyorsun değil mi oğlum...

Sen şu anda 16 yaşında 1.90 boyunda bir çok kimsenin imrenerek baktığı, o yeşil gözlerine hayran olduğu, tanıdığım bir çok kişinin "keşke benim oğlumda öyle olsa" dediği, gözbebeğim, birtanem, ilk gözağrım, bakmaya doyamadığım ilk bana "anne" diyen canım oğlumsun..Sen şimdi bu halinde bırak kendini bir tarafa, bana dahi acımadan, benim bu sevgimi, sana verdiğim değeri düşünmeden zevkle sigaranı içiyorsun değil mi oğlum..

Merdiveni sildim bugün yine her pazartesi olduğu gibi.Karşılığında 10 TL alacağım ve büyük bir olasılıkla da size vereceğim harçlık yapın diye..Sen o parayla hiç tereddüt etmeden sigara alıp içeceksin benim merdiven silerkenki hallerimi düşünmeden..Yerlere eğilip milletin ayaklarının altını sildiğimi hatırlamadan, veya hatırlamak istemeden...

Şunu bilesin ki, ben razı değilim canım oğlum, Allahta razı değildir eminim...Sen benim dualarımdasın, hayallerimdesin her zaman.Rüyamda gördüm seni 1-2 kere sigara içerken. Dehşetle uyandım uykumdan, gittim baktım sana mışıl mışıl uyuyorsun yatağında,seyrettim seni uzun uzun..Yakıştıramıyorum sana sigarayı be oğlum, konduramıyorum sana. Dokunduramıyorum sana..

Bu da bana çok dokunuyor be oğlum, çok dokunuyor...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Gelin

Üzeri boncuk ve pul işlemeli kırmızı yüz örtüsü indirilirken baba evinden çıkmak üzere olan gelinin yüzüne,bundan önceki tüm hayatının üstüne bir örtü çekmek mi, yoksa bundan sonraki hayatında bazı şeyleri görmesin diye mi bu yapılır yüreği nemli, gözü kabarık geline...Her ne kadar sevdiği, istediği bir delikanlıya da gitse dudakları titrek, elleri terli, yüzü deruni bir boşluktadır gelinin..O güne kadar ağladığı tüm sebeplerden farklıdır artık bugünkü ağlaması..Bir milad, bir köprü, bir atlayış, atlarken yükseliş veya yere düşüş..Düğün gününü nasıl adlandırırsa adlandırsın, her Türk gelini ağlar düğününde. Hepsininde gözyaşları aynı renktir, kokusu aynı, tadı aynı..Annenin yanağına konan bir öpücük, babanın boynuna sımsıkı sarılmak beni bırakma dercesine..Etraftan sesler yükselir "ağlama makyajın akıyor"..makyaj mı, o da ne? Hangi boya gelinin o anki ruh halini örtebilir ki..
Hem ağlar hem gider ülkemde gelinler. Uzunca bir süre gözü yaşlı biri gördüğünde o gün aklına gelir, derinden sızlar burnunun direği..
Yüreğinde yeni bir hayatın sevinci, ruhunda yağmur yüklü bulutlar ve yüzünde boncuk ve pul işlemeli örtüsüyle el sallar gelin, çıktığı eve elveda, önündeki engin ve cazibeli denize,evliliğine "merhaba" dercesine...

12 Eylül 2009 Cumartesi

heıdepark













Burası da Avrupanın en büyük eğlence ve gezi merkezi Heıdepark..Burayı tasarlayanlar sanki Kuranı Kerimden cennet ayetlerini araştırmışlar tasarlayıp burayı oluşturmuşlar..7 den 70 herkesin zevkine göre etkinlikler var..Kısaca harika bir yer..


Hamburg











Hamburg'un merkezinden bir kaç görüntü..Şu anda ismini hatırlayamadığım bir göl burası, köprüler, heykeller falan sanatsal açıdan göze hoş gözüküyor..Uzaklarda kiliseler uzanıyor göğe doğru..Etrafta spor yapan gençleri, yürüyüş yapan insanları çokca görmek mümkün..Tabi ördek ve kuğularda gölün ebedi sakinleri..

15 Haziran 2009 Pazartesi

Canım Arkadaşım


Bakışı hüzün, duruşu hüzün, sesi hüzün, tebessümü bile hüzün kokan arkadaşım benim..Hüznü senden öğrendim ben...Çileyi, sabrı, metaneti, tevekkülü ve teslimiyeti sen öğrettin bana gizliden gizliye,hemde hiç haberin olmadan..Sen benim ruh ve yürek mimarlarımdansın canım arkadaşım..

Bedeninde atan çifte yürekle gurbet ellerde son defa bilinmez bir boşluğa elini salladığında, önündeki zor ve dalgalı engin bir denize yüzme bilmeden atlamıştın..Atlamıştında deniz birden okyanusa açılıvermişti..Ben seni tamda o okyanusta tanımıştım..Kendi teknesini kendi yapıp,dümenine de kendi geçen cesur ve bir o kadar da yorgun bir kaptan olarak...Teknen gün geldi su aldı, gün geldi kendin gibi yıkık yürekleri aldı...Ama hiç bir zaman bırakmadın okyanusun ortasında sana ihanet edenleri bile..Her zaman gönlünde herkese bir yer vardı, bu yerler gün geçtikçe sağlamlaştı..

Şimdi senden çok uzaklarda olsamda, duyduğum sesinden anlıyorum yüreğinin çırpıntısını, gönlünün hıçkırığını..

Ben senin güneşli günlerin hayaliyle elini şakaklarına yaslayıp gökyüzüne baktığın pencerini seviyorum..Ben senin daima içinde umutlarını, hayallarini, tebessümlerini sakladığın emekle örülmüş beyaz dantel örtülü sandığını seviyorum..Ben senin olan herşeyi, yüzünde beslediğin hüznü, yüreğinden etrafa yaydığın sevgini, sadece seni tanıyanların hissettiği sıcaklığını seviyorum..Ben seni seviyorum canım arkadaşım..Seni çok seviyorum..

2 Haziran 2009 Salı

Güven

Güven ve şüphe, ikisi kardeş duygular olsa gerek,Eğer birbirleriyle bağlantıları olmasaydı bu kadar birbirlerini beslerler miydi..Sonsuz güvenin bir kenerında,ona faltaşı gibi açık gözlerle ilişmiş mutlaka bir şüphe ve bityeniği olmalı mı acaba..Bebeklerin cici elbiselerinin görünmeyen biryerlerine iliştirilen mavi boncuklarda bu şüpheden orada duruyor olsa gerek..Veya devasa arabaların önüne arkasına renkli kağıtlarla yazılan göze sokarcasına orda duran -maşallah-lar..
Hayatımızın biryerlerine ilişmiş mavi boncuklarımız ve görünmeyen tılsımlarımız olmalı galiba..
Bu hayata, hayatın getirdiklerine, bizim hayata gatirdiklerimize fazla da güvenmemek lazım..

30 Nisan 2009 Perşembe

Sızıntı


Şakaklarımda kümeleşen ak saçlarımın şavkının yüzüme vurduğunu hissettim dün gece.Kişinin bazı şeyleri farketmesi için beyninde bir lamba yanar olgusuna inat, benim lmba beynimin dışında, yüzümde yanıyor diye düşünüyorum. Kararmış kalplerin karası vururken sahibinin yüzüne, ak saçların aydınlığının vurması çok ta garip olmasa gerek. Saçlarla beraber kalpler de ağarır mı acaba? Saçın karası makbulken, kalbin karasını hep öteledik ne hikmetse..Ağarmış saçları karartmak için türlü yöntemlere başvururken, aynı yöntemler kalp içinde geçerli olabilir mi..

Gecenin 2 sinde antrenin loş ışığı vururken aynadaki yüzüme,ve arkasından suyun serinliği, ve düşüncelerimin derinliği yetim kalmış hayallerime bir lahza olsun dokunabilecek mi..

Ağaran her ne varsa karartır mı acaba yetim kalmış hayaller...

Aynı hayalleri de aydınlatacak mı ağarmış saçların ışıltısı..